“PKK Silah Bırakıyor” Görüntüsüyle Güneyimizde Terör Devleti mi Kuruluyor?
- Mert Morava

- 13 May
- 3 dakikada okunur
Kutlu Parti'den Silah Bırakma Açıklamasına Tepki: “Emperyal Planın Parçası”

Kutlu Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, PKK’nın 12. Kongresi'nde alınan silah bırakma kararına ilişkin dikkat çekici bir basın açıklaması yayımladı. Açıklamada, PKK’nın yalnızca Irak’taki yapılanmasının silah bırakmasının yetersiz olduğu savunulurken, PYD-YPG gibi örgütlerin kapsam dışı bırakılması eleştirildi. Halaçoğlu, Türkiye'nin "barış süreci" adı altında Ortadoğu'daki daha büyük bir planın parçası hâline getirildiğini iddia ederek kamuoyunu uyardı.
Kutlu Parti'nin konuya dair tam açıklaması aşağıdadır:
YÜCE TÜRK MİLLETİ!
Değerli vatandaşlarım. PKK’nın 12. Kongresinde açıklanan bildiri ve PKK’nın silah
bırakma kararı ile ilgili Kutlu Parti olarak bildirgemizdir :
BOP’un Ortadoğu’da haritaları ve yönetimleri değiştirdiği bu ortamda, birdenbire
PKK’nın silah bırakma konusu ve bebek katili Apo’nun umut hakkından yararlanarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşmaya davet edilmesi bugünkü olayların
başlangıcı olmuştur. Geçmişte, “hesap sormazsam namerdim” diyen, pek çok
konuda söz verip sözünde durmayan, pek çok sefer aldatıldığını söyleyen, bir önceki dediğinin aksine hareket edip yalan söylemiş kişilerin verdikleri veya aldıkları kararlara ne denli güven duyulabilir?
Gizli kapılar ardında neler konuşulmakta ve ne
gibi tavizler verilmektedir?
Nitekim “Barış süreci” olarak nitelendirilen yeni
oluşumda bütün KCK’ya bağlı unsurların, yani PKK, PYD ve YPG gibi unsurların silah bırakacağına dair açıklamalar yapılmıştır.
Halbuki bugün yapılan açıklamalarda,sadece Irak’ta üstlenmiş PKK’nın silah bırakacağına dair bir açıklama yapılmış, PKK
haricinde Türkiye’dekilerin durumu ile PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD-YPG’nin
durumu ile ilgili bir açıklama yapılmamıştır.
Üstelik PKK’ya mensup militanlardan
Suriye uyruklu olanlarının PYD’ye katılımı söz konusu edilirken, Irak uyruğunda
olanların da Irak’da kalmaları, Türk uyruğunda olan 4 bin kişiden bir kısmının af
çıkarılarak Türkiye’ye gelmeleri, üst düzey militanların ise başka ülkelere gitmeleri kararı alındığı açıklanmıştır.
Madem barış olacaktır neden bu unsurlar silahlarını
Türkiye’ye teslim etmemektedir?
Diğer taraftan halen Türkiye’de bulunan terör
örgütü mensupları silahlarını kime teslim edecektir? Bunların durumu ne olacaktır?
Bütün bu söylediklerimiz gerçekten terörü sonlandıracak mıdır?
Zira PKK kongresinde alınan silah bırakma kararı, KCK’nın diğer unsurları olan ve ABD desteğindeki PKK gibi bir terör örgütü olup 100 bin kişilik ordu haline gelmiş PYD ve YPG’yi kapsamamakta ve hattâ Suriye uyruğunda olanların da bu örgüte katılmaları söz konusu edilmektedir. Yani güneyimizde resmen bir terör devleti oluşmaktadır.
Bu da demektir ki aslında PKK’nın silah bırakması Suriye’nin kuzeyinde bulunan
terör gruplarının meşru kabul edilmesine yönelik bir uygulamadır. Bu unsurların
terör örgütü olmadığını söylemek mümkün değildir. Bilindiği gibi Türkiye, bu
örgütlerle de mücadele etmiştir. Dolayısıyla Suriye’nin kuzeyindeki yapılanma
böylece meşrulaştırılmaktadır.
Değerli vatandaşlarım.
Bugüne kadar 50 binden fazla teröre kurban verdik ve bu katliamı yapanlardan
mahkum edilenlerin sayısı da yedi bin civarındadır. Bu terör örgütü mensuplarının salıverilmeleri söz konusu edilmektedir.
Bu durumda şunu sormamız gerekiyor : Söz
konusu terör örgütü yeniden silaha sarılırsa bu serbest bırakılanların durumu ne
olacaktır?
Vatan uğruna kolunu-bacağını kaybeden, evlâdını kaybeden ana-babalar
bu duruma ne diyecektir? Bakınız PKK’nın 12. Kongresi bildirilerinde ne
denmektedir?
Örgütün, yine tecridi kaldırılmış Apo tarafından yönetileceği, PKK’nın
katı Kürt inkârının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon
politikaların bir sonucu olduğu, bu temelde başarıyla yürüttüğü mücadele
sonucunda halkımız adına diriliş devrimini gerçekleştirerek bölge halklarının
özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının simgesi olduğu belirtiliyor.
Dolayısıyla silah bırakmış gibi görünerek, Pervin Buldan tarafından da dillendirilen 4 parçalı Kürdistan’ın iki ayağının tamamlandığı, üçüncü ayağı olan Türkiye ayağının da bu süreç içinde demokratik yollardan tamamlanacağı ifade ediliyor.
Aslında PKK ve siyasi ayağı Türkiye’de, gerçekte olmayan bir Kürdistan yaratma çabasından asla vazgeçmediği gibi, şartların oluşmasının bu silahsızlanma ile mümkün olacağını düşünüyor.
Tarih göstermiştir ki, terör örgütleri kendi başlarına ortaya çıkmış oluşumlar değildir.
Bunu yakın tarihimizde, gerek Musul Meselesinde, gerekse Hatay sorununda
yaşamış bulunuyoruz. Onları kullanan ve onlara çıkarları uğruna her türlü desteği
veren dış güçler bulunmaktadır. Bu güçler ideallerinden vaz geçmiş görünmüyor.
Zira zaman zaman bu konuda açıklama yaptıklarına şahit oluyoruz. Bu sebeple,
sözde bu barış ortamı adı altında alt yapıyı daha da mı güçlendirmeyi mi
hedeflemektedirler?
ABD başkanı daha dün ülkedeki bütün göçmenlerin ülkeden
çıkarılmasıyla ilgili kararname imzalamıştır. Peki biz kadar sığınmacıyı neden
Türkiye’de tutulmakta ısrar etmekteyiz?
Öte yandan Suriye’de meydana gelen olaylara baktığımızda, Suriye’de bir Kürt bölgesi kurulacağı devleti yönetenlerin aklına gelmiş midir?
İsrail’in Golan Tepeleri’ni aşıp Şam’a kadar işgal edeceği,
Hizbullah’ın Suriye’yi terk edeceği, Esat’ın iktidarını kaybetmesinden sonra bir
terörist olarak tanınan Ahmed al-Şara’nın iktidara gelip cumhurbaşkanı olacağı,
Suriye’deki Türkmenlerin görmezden gelineceği ve bu arada PYD’nin PKK uzantısı olarak Kuzey Suriye’de bu denli güçleneceği ve Suriye’nin geleceği hakkında söz sahibi olacağı tahmin edilmiş midir?
Değerli vatandaşlarım!
Sonuç olarak, belli ki Güneyimizde PKK’nın silah bırakması ve sihirli bir sözcük olan
“Barış” sözüyle emperyal güçlerin Ortadoğu’da plânladıkları yeni sinsi bir olayın
içine çekilmiş görünüyoruz. Kutlu Parti silah bırakmaya evet ama bunun şartlarının şu anki yürütüldüğü şekli olmasını asla kabul etmemektedir. Zira bu durumun devamında, iktidarı oluşturan gerek MHP’li, gerekse AKP’li bazı yetkililerin dile getirdikleri, “herkesi tatmin eden vatandaşlık tanımı ile adem-i merkeziyetçi bir yönetimin” gelmesi ve resmi dil üzerinde yapılacak değişikliklere kadar gideceği endişesini taşımaktayız ve Yüce Türk Milleti’ni bilgilendirmeyi bir sorumluluk olarak
görmekteyiz.
Yüce Türk Milleti’ne saygıyla arz ederiz. 12 MAYIS 2025
Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU
KUTLU PARTİ GENEL BAŞKANI










Yorumlar